Güniz Sokak No:22/3 06700 Kavaklıdere, Ankara, TÜRKİYE
Sipariş Hattı +90 (312) 467-1780

Doğu Akdeniz’in doğal bitki örtüsü olan zey­tinin, Akdeniz’in kültür bitkisi halini alması binlerce yıllık bir süreçtir. Bu zaman zarfında insan önce doğal ortamındaki zeytini tammış ve ıs­lah etmiştir. Bu dönüşüm sırasında zeytin coğrafyanın doğal bir parçası iken kültürün de önemli bir parçası halini almıştır.

Örneğin tek tanrılı dinlerde, özellikle üç büyük dinde zeytin kutsal sayılmıştır.

Tevrat’ta Nuh tu­fanının ardından sularınçekilip çekilmediğini anlamak için uçurulan güvercinin zeytin dalıyla dönmesi bir işa­ret sayılmış; “zeytin dalı” barışın sembolü olarak görül­müştür.

Çok tanrılı dinlerde, dinsel törenlerin arınma ve kutsama işlemlerinin bir parçası olmuş ve zeytine özel bir önem atfedilmiştir. Benzer şekilde incil’de ve Kuran’da da zeytinden önemle bahsedilmektedir.

Anadolu’nun eski uygarlıklarından Hititlerde, Eski Mısır uygarlığında, yine erken dönem Girit ve Antik dönem Yunan Uygarlığı’nda zeytinin yetiştirildiği bi­linmektedir. Zeytin ağacına birçok kültürde olduğu gibi Eski Mısır’da da kutsallık yüklenir.

Firavun III. Ramses’in “Güneş Tanrısı Ra” için yaptırmış olduğu ta­pınağın aydınlatılmasında ışık kaynağı olarak kullanı­lacak zeytinyağı için, özel zeytinlikler kurdurduğu bi­linmektedir. Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda ele geçen amforaların üzerlerindeki zeytin dalları ve yıldız biçimli çiçek resimleri ya da Mısır ile olan ticaret nedeniyle hiyeroglif yazıyla “zeytin”yazılması, Girit’in hem iç tüketimi hem de dışa satışı hakkında bilgi ver­mektedir (Ünsal, 2011: 19,20 ).

Antik Yunan mitolojisine göre tannların armağanı olan üç şey olmadan, Yunan mutfağı düşünülemezdi: Tahıl, şarap ve zeytin.Tahıl, tanrıça Demeter’in; Şarap, tan­rı Dionysos’un ve zeytin, tanrıça Athena’nın insanlara armağanıydı (Freedman, 2008:73).Antik Yunan’da At- hena – Roma’da “Minerva”- olarak bilinen tanrıçanın sembolleri arasında zeytin dalı bulunmaktadır (Can, 1994: 19).

Antik dönemin önemli spor yarışmalarında da zeytinin izlerini görüyoruz. Panathinaikos oyunları ve olimpi­yat oyunlarında zeytin dallarından yapılmış olan taç takma geleneği vardır. Panathinaikos oyunlan tanrıça “Athena” ile ilişkilendirilmiştir.

Herodot’un aktarımına göre moriae olarak bilinen Athena’nın zeytin ağaçları özel yasalarla koruma altına alınmıştı. Her dört yılda bir Athena’nın doğum gününde yapılan müsabakalar­da bu zeytin ağacı dallarından taçlar takılırdı.

Oyun­da başarı kazanan atletlerin ödülleri ise zeytinlerden sıkılan yağların konulduğuamforalar idi. Olimpiyat oyunları ise Herakles’in bir armağanı olarak görülür­dü. Herakles’in Zeus Tapınağı’nın yanma diktiği yaba­ni zeytin ağacının dallarından yapılmış taçlar da müsa­bakalarda kazanan oyunculara verilirdi (Boynudelik & Boynudelik, 2008: 11).

Antik dönemin ünlü filozoflarından Miletoslu (Milet- Aydın) Thales ile ilişkilendirilen bir hikâye onun, para kazanmak yerine felsefeyle fazlaca uğraşıp zamanını boşa harcamakla suçlanmasının ardından kendini eleş­tirenleri şaşırtmaya karar vermesiyle başlar.

Bir sonraki zeytin rekoltesinin bol olacağını önceden tahmin eder ve Miletos ve Khios civarındaki bütün zeytin sıkma preslerine para yatırır ve kimsenin ona karşı fiyat yük­seltmemesi üzerine düşük fiyatla presleri kiralar.

Ha­sat mevsimi gelince tüm preslere ihtiyaç duyulur ve Thales onları istediği fiyattan başkalarına kiralar. Bu şekilde Thales filozofların da isterlerse zengin olabi­leceklerini ancak onların tutkularının başka bir yönde olduğunu ispat etmek istemiştir (Ronan, 2003:71).

Bu hikâyenin diğer önemi ise onun döneminde Miletos ve Khios çevresindeki zeytin işliklerinin varlığını göster­mesidir. Benzer şekilde antik çağın güçlü siyaset ada­mı Solon’un (M.Ö. 639-559) yasaları arasında zeytin ağacının korunması ile ilgili çıkarmış olduğu yasa dik­kat çekicidir. Bu yasa dünyadaki ilk “zeytin ağacı ko­ruma yasası”dır. Yasa kapsamında her zeytinlikte yılda ikiden fazla ağaç kesilmesine izin verilmezdi. Ayrıca Solon zeytinyağı dışında tüm tarım ürünlerinin ihraca­tını yasaklatmıştır (Ünsal, 2011:25).

Zeytinin mitolojik dünyada önemli bir yeri olması onun kullanım alanın genişliğinden kaynaklanmakta­dır. Antik dönem coğrafyasında ele geçen arkeolojik buluntular sayesinde zeytinin kullanım alanları hak­kında bilgi sahibi olabilmekteyiz.

Bu bağlamda zeytin ve zeytinyağının geçmişten günümüze çok farklı kul­lanım alanları olduğu gözlenmektedir.

Antik dönemde vücuttaki kirin temizlenmesinde kulla­nıldığı bilinmektedir. Temizlik ve kozmetik kullanımı­na ek olarak Myken tabletlerindeki bilgilere göre de zeytinyağının tekstil yapımında ve tabaklama işlemin­de kullanıldığı bilinmektedir (Aydınoğlu, 2009: 14-15).

Zeytinyağının önemli kullanım alanlarından biri has­talık tedavisidir. Koslu Hipokrates (M.Ö. 460-377) ve Pergantonlu Galenoöun önerdiği ilaçlar arasında zey­tinyağı da yer almaktadır (Ünsal, 2011:26). Galenos’un zeytin ile ilgili görüşü mideyi güçlendiren ve iştah açan bir gıda olduğu şeklindedir. Ona göre zeytinin çeşitli şekillerde hazırlanan biçimleri vardır ancak mi­deyi güçlendiren ve iştah açan özelliğe uygun olan çe­şidi sirke içinde saklanan zeytindir (Grant, 2000: 13).

Uzun yolculuklara çıkacak olan yolcuların ayakla­rı yara olmasın diye zeytinyağı sürdükleri; güreşçiler ya da koşucular gibi sporcuların da yarışma öncesi adalelerini yumuşatmak ve ısıtmak için zeytinyağı ile ovdukları bilinir. (Ünsal, 2011: 25-26).
Antik dönem tıbbı değerlendirildiğinde zeytinyağının merhem gibi ilaçların hazırlanmasında kullanıldığı, yara ve yanıkla­rın tedavisinde ya da çeşitli işlemler sırasında kaygan­laştırıcı olarak uygulandığı düşünülmektedir (Jackson, 1999: 69; Freedman, 2008: 77).

Zeytin ve zeytinyağı, geçmişte olduğu gibi günümüz­de de halk tıbbı pratikleri içinde önemli bir kullanım alanına sahiptir. Özellikle çeşitli yara tedavilerinde ve yanıklarda yaygın olarak faydası bilinen ve kullanılan zeytinyağının; bebeklerde de pek çok rahatsızlık du­rumunda kullanıldığı gözlenmektedir. Halk tıbbı pra­tiklerinde zeytinin çekirdeğinin ve yağının yaygın kul­lanımı; zeytinin her yönüyle şifa kaynağı olduğunun kanıtı gibidir.

Yüzyıllardır doğanın şifa olarak sunduğu olanakları çeşitli şekillerde kullanan insanların, öyle görünüyor ki temel tercihleri bugün de değişmemiştir. Özetle zey­tin, mitolojideki yeri ve önemini günümüzde bir şifa kaynağı olarak sürdürmektedir.

 Kaynak: ODTÜ’lüler Bülteni